Bursa Ovası'nda su bitti!

Dile kolay…
Bursa, 8 bin yılı aşkın tarihi mirasın üzerinde yükselmiş bir şehir.
Şu günlerde yıldönümünü kutladığımız 699 önceki fetihle de Türk toprağı oldu.
*
Osmanlı’ya ilk başkentliği yapan kadim şehir, İznik gibi Hristiyan aleminin merkezlerinden birini de bünyesinde barındırıyor.
Haliyle…
Eski yerleşim bölgelerindeki zarafet, görenlere “işte şehircilik böyle olur” dedirtiyor.
*
Oysa ki…
Şimdi durum böyle mi?
Sanayi bölgeleriyle iç içe geçmiş sıvasız derme çatma binalar, merkezde bitişik nizam sıkış tepiş apartmanlar, dağın eteklerinde yollarından itfaiye bile geçemeyecek Brezilya gettolarını andıran yerleşimler…
*
Bursa’yı tanımlarken çok kimlikli bir şehirden bahsedilir.
‘Tarım, turizm, sanayi’ diye liste uzar…
*
Bana soracak olursanız Bursa dibine kadar bir sanayi şehrine dönüştü.
Hepi topu 1.5 günlük konaklama ortalaması olan bir şehrin, turizm kimliğinden bahsetmek pek de gerçekçi olmaz.
*
Tarım meselesine gelirsek durum gerçekten de içler acısı!
Nilüfer Çayı’nın zehirli sularından mı bahsedelim, yoksa ovanın her geçen gün kuruyan durumundan mı?
*
Nilüfer Çayı’nı yıllarca yazdık ama durum her geçen gün daha da kötüye gitti.
Biraz da ovaya yönümüzü dönelim.
*
Bakın!
Bir yerde sanayi kuruluşları bulunuyorsa; bilin ki mutlaka orada su kaynakları vardır.
Çünkü…
Fabrikaların olmazsa olmazı sudur.
*
Özellikle…
Son 50 yılda Bursa Ovası’nda mantar gibi biten fabrikalar, dereleri tükettikten sonra, sıra toprağın altındaki yeraltı sularına geldi.
Önceleri birkaç metreden çıkan su, bugün 200 metrelere kadar indi!
*
İklim değişikliğiyle yağmura hasret kalan çiftçinin vurduğu sondajlar hep boş çıkıyor.
Haliyle…
Bursa ovasında tarım bitiyor!
*
Acı ama…
Ovada tamamen ilaçlamaya dayalı bir üretim yapılıyor.
Bunun da faturası insan sağlığına çıkıyor.
*
İlaçlamanın fazla olmasından dolayı da Bursa’ya has pek çok tarım ürününün ihracatı artık yapılamıyor.
İç piyasaya sürülen bu meyve ve sebzeler ise bizleri zehirliyor.
*
Daha önceleri tarım yapılmayan Anadolu’nun ücra köşelerinde, akıllı sulama teknikleri sayesinde şimdi pek çok ürün yetişiyor.
Hem de Bursa’dakinden çok daha az maliyetle.
Çünkü…
Sanayinin olumsuz etkisinden izole bir üretim yapılabiliyor,
Bu sayede de yüksek maliyetli tarım ilaçları mümkün olduğunca az kullanılıyor.
*
“Müsilaj denizi kapladı” dedik, dönemin Çevre Şehircilik İl Müdürü “Doğa olayı korkmayın” cevabını verdi.
Tarlalar, zeytinlikler heba ediliyor diye feryat ettik; ne kadar tarım il müdürü geldiyse kulağını tıkadı, sırtını döndü.
*
Madem…
Sanayiye bu kadar aşık idarecilerimiz var.
Atın bu şehrin tarım unvanını olsun bitsin.
Her taraf kirli duman, zehirli su, betonlarla kaplı olsun.
Üretilen ürünler de insanları hasta etmesin!
699 yıl sonra Yeşil Bursa’yı getirdiğimiz hal de; tarihe kara bir leke olarak not düşsün.